Christmas Carol
Christmas Carol… hani şu klasik yılbaşı hikayesi var ya, Ebenezer amca, hayaletler falan… işte onun slot hali. Ama bu öyle bildiğin sıkıcı kitap uyarlaması değil. Bu resmen kazançla süslenmiş bir Noel masalı. Oyunun ekranı desen, bildiğin yılbaşı kartpostalı gibi. Kardan adam eksik, onun dışında her şey var.
İlk giriyorsun, buz gibi bir hava… ama makaralar dönmeye başlayınca içini bir sıcaklık kaplıyor. Sanki şömine başında kazakla oturuyorsun. Ama bu şömine odun değil, para yakıyor resmen. Her çevirme bir umut. Bir çan sesi geliyor, hop bir kazanç daha. Yani bu oyunda hem gözün hem gönlün doyuyor.
Asıl meseleye gelelim. Bonus! Bu oyunda öyle bir bonus sistemi var ki, anlatılmaz yaşanır. Scatter sembolleri geldi mi, Noel Baba sana çuvalını bırakıyor. İçinden çıkanlar da öyle çerez değil, bildiğin çifte kavrulmuş kazanç.
Bedava dönüşler, çarpanlar… arka fonda kar yağıyor, senin ekranın kazançla doluyor. Bu sahne bile insanı oyuna bağlamaya yeter. Yani sırf tema değil, içerik de sağlam. Oyunun tempo düşmüyor, bonuslar geldiğinde adrenalin tavan.
Bu kadar güzel bir oyunu nerede oynayacağım diyorsan, cevabı belli: Slotter. Oyun zaten efsane, bir de bunu Slotter kalitesiyle yaşamak var. Donma yok, bozulma yok, grafiğin hakkı veriliyor.
Slotter , Christmas Carol gibi oyunları bünyesine alarak yine farkını koymuş ortaya. Hem güvenli, hem hızlı, hem de eğlenceli. Hani diyoruz ya, yılbaşı mucizesi diye… işte o mucize, bu oyunda yaşanıyor.
Hayat bazen soğuk vurur ama doğru oyunda içini ısıtan şeyler de vardır. Christmas Carol, sadece bir oyun değil, içinden kazanç geçen bir masaldır. Ve bu masalın en güzel bölümü, Slotter’da başlar.
"Alev Alev Başlayan Bir Macera" Fire Portals ... daha adını duyar duymaz bir kıvılcım çakıyor…
"Şimşek Çakarsa Ne Olur?" Diamond Strike... Daha ismini okurken gözümde bir ışık çakıyor. Hani şimşek…
"Zar Gibi Dönüyor Dünya" Dice Deco deyince bir durdum. İçimden dedim ki, bu ne havalı…
"Ejderha Nefesi Gibi Yakan Heyecan" Dragon Spirit ... adını duydum, bir içim ürperdi. Yani düşünsene,…
Bak şimdi… her şey bir tabanca sesiyle başlıyor. Makaralar dönüyor, fon müziği öyle bir çalıyor…
Hani bazı oyunlar vardır, yüzüne bakınca bile için ısınıyor. İşte The Dog House tam öyle…